Ramazan Ayının İnsana Kazandırdıkları

446 0

İnsan muhteşem güzellikte yaratılan bir varlıktır. Muhteşem güzelliğini sürdürmesi ve koruması Yüce Yaratıcının insan için koymuş olduğu kuralların uygulanması ile mümkün hale gelmektedir. İnsanın sorumluluklarını en güzel şekilde yerine getirmesi için gereken irade ve gücü elde edebileceği, manevi gelişiminde çok büyük önemi olan Mübarek Ramazan ayına bir kez daha hamdolsun ulaşmış bulunuyoruz.

Yaşadığımız dönem birçok alanda hız çağıdır. Gelişen bilim ve teknolojinin etkisiyle yaygınlaşan iletişim ve ulaşım ağları insanlara her türlü bilgiye hızla ulaşma imkânını vermekte, şehir ve ülkeler arası yolculukları daha hızlı, daha kolay hale getirmektedir.

Yine geçmiş dönemlere göre günümüzde imkânların, nimetlerin arttığı, özellikle coğrafyamız itibariyle çeşitli ihtiyaçların daha kolay elde edildiği bir dönemdeyiz. Eskiden büyüklerimizin sahip olmak için yıllarca çabalaması gereken şeyler şimdi herkes için daha erken yaşlarda kolaylıkla ulaşılabilir hale gelmiş durumdadır. Eski dönemde insanların erken yaşlarda bağda, bahçede çalışmaya başlamaları gerektiği için, öğrenciyken yarım gün veya tatil dönemlerinde de çoğunlukla çalışıyorlardı. Bu çalışmalar insanlar için bazı zorluklar çekmeye sebep olsa da insanların iradelerini geliştiriyor, becerilerini artırıyor, sabır ve dayanıklılık güçlerini artırıyordu.

Her dönemin kendi şartlarında zorlukları ve avantajları birlikte bulunur. Zorluklar yaşandıkça insan gelişir, olgunlaşır, dönemin avantajları daha kolay anlar, kıymeti bilir ve fırsatları değerlendirebilir. Günümüzde hızlı gelişen bilim ve teknoloji ile zamanını ve enerjisini iyi değerlendirenler için çok önemli yeni imkânların da ortaya çıktığı açıktır. Ancak imkânların geçmişe göre erken yaşlarda daha kolay ulaşılabilir olması insanların zihnen, bedenen zorluk çekmemelerine sebep olmakta, gelişimlerini azaltmakta, bu durum yetkinlik elde etme, beceriler kazanma ve olgunlaşma anlamında insanların potansiyelini zayıflatmaktadır.

Aynı zamanda bu durum gençlerde psikolojik açıdan da olgunlaşmayı geciktirmekte, insanların ancak olgunlaşmayla kazanılabilecek bazı becerileri ortaya çıkamadığı için psikolojik bağışıklıkları zayıflamakta, hayat içindeki yaşadığı zorlukları çoğaltmaktadır. Beden yorgunluğu kişi dinlendiğinde kolayca geçerken, psikolojik-zihin yorgunluğunu geçirmek kolay değildir. Zihin rahatlaması için ciddi anlamda özel bilgi, beceriler kazanmak, bilinç ve planlı hareket etmek çok önemlidir. İnsana fayda sağlayacak, rahatlatacak bilgilerin ne olduğunu bilmek ve onları uygulamak insan zihnini, psikolojisini güçlendirerek onun dinlenmesini, dinçleşmesini sağlar.

Günümüz yaşam tarzında, eğitim ve iş sektöründeki çalışmalar, sorumluluklar daha az fiziksel hareketle yerine getirilirken, insanların günlük yaşamları daha çok zihinsel çalışmalar ve teknik beceriler ile ilerlemektedir. Dolayısıyla bu durum teknoloji ve otomasyon geliştikçe insanları daha fazla olumsuz etkilemeye sebep olacak, yaşam ve çalışma hayatlarında her geçen yıl daha fazla değişikliklere yol açacaktır.

İşte ortaya çıkan bu ve benzeri hızlı gelişen durumları yönetmek için sağlam bir psikolojiye, sağlam sabır ve sinir gücüne ihtiyaç vardır. Ancak zamanımızda beden ağırlıklı çalışmaların azalmasıyla beden, kas ve sinirlerinin güç ve dayanıklılığının zayıfladığı gibi aynı zamanda teknolojik aletler ve internet gibi tuşlara basıldığında hızlıca işlemleri gerçekleştirmesi sebebiyle özellikle gençlerde her istediğine hızlı ve kolay ulaşma alışkanlığı kazanmakta, bu durum onlarda sabırsızlık duygusunu ortaya çıkarmaktadır. Bu olay gençlerin sabır gelişimini olumsuz etkilemekte, sabır yeteneği zayıflayan kişilerin istemedikleri bir durumla karşılaştıklarında sinirleri, psikolojik durumları daha hızlı yıpranmakta, iradelerini doğru kullanma becerileri zayıflamakta ve ruhsal olarak çabuk çökmektedirler. İnsanın en önemli enerjisi, iç duyguları yani psikolojik enerjidir. Psikolojisi iyi olmayan bir insanın enerjisi azalmakta, zaman geçtikçe durumu kötüleşmekte, beden sağlığı ve sinir sistemleri yıpranmaktadır. Günümüzde tıp dünyası birçok hastalığın psikolojik durumla ilişkisi olduğunu belirtmekte, özellikle bedeni ve sinirleri zayıflayan insanlara hastalıklarının artmaması için asla kızmamaları, üzülmemeleri ve hiçbir şeyi kafaya takmamaları öğütlenmektedir.

Mübarek Ramazanı Şerif ayına girdiğimiz bu günlerde oruç ibadetinin insanın sabır duygusunun gelişmesine ne büyük katkısının olduğunu hakkal yakin müşahede edeceğiz. Her türlü nimet ve imkân elinin altında olmasına rağmen oruçlu olan insanlar sabretmekte ve iftar saatini zorlansa da beklemektedir. Bu durum müthiş bir sabır becerisi geliştirmekte ve insanın irade gücünü kuvvetlendirmektedir.

Mübarek Ramazanı Şerif ayı, insana normal zamanda yapmakta zorlanacağı ciddi değişimlerin aslında zor olmadığı, güçlü bir irade ve destek ile hayatta birçok değişimi çok kısa sürede yapabileceğini gösterir. Her insanın aylardır süregelen günlük yaşam şekli bir anda, hatta bir gecede değişime uğrar, akşam teravih namazı, gece sahur yemeği, gündüz oruç, mukabele, akşam iftar sofrası…

Normal zamanda sabretmekte zorluk çekeceği açlık, susuzluk gibi birçok şeye ramazan ayında kolaylıkla sabredebildiğini ve iradesini ortaya koyduğunda ne büyük şeyler başarabileceğini kişiye gösterir.

Orucun manevi ecri çok büyük olduğu gibi maddi-bedeni faydaları da çok büyüktür. Oruç, bedeni rahatlatan, koruyan ve ruhi-bedeni birçok hastalıkta en etkili tedavi şekillerinden biridir. Oruç; ağır ve sert öfke patlamalarına, ani duygusal davranışlara, ürperti ve gerilmelere karşı sinirlerin gücünü, kuvvetini, kabiliyetini artırır. Sabır duygusunu geliştirerek sabırlı olmak gücünü, kuvvetini kişiye kazandırır. Cesaret ve gayretini geliştirir, vücutta hormonsal dengeleri düzeltir, psikolojik sıkıntıları teskin eder ve birçok rahatsızlığın ilerlemesini önler, fikri rahatlatır, iç şuuru kuvvetlendirir. Orucun, endişe-kaygı fazlalığı ve sinir bozukluklarından meydana gelen psikolojik hastalıkların tedavisinde etkili olduğu da bilimsel olarak yapılan çalışmalar ile ortaya çıkmıştır.

Psikoloji alanında çalışan bilim insanları ibadet, dua ve kuvvetli inancın, insanda üzüntü, endişe ve korkunun zararlarını önlediğini tespit etmişlerdir. Hastalıkların önemli bir bölümü de bu üç olumsuz duygudan kaynaklanmaktadır. Psikiyatristler, sinirlerimiz gergin, canımız sıkkın olduğu anlarda, birisine derdimizi söyleyerek paylaşmanın bile ilaç yerine geçtiğini söylemektedirler. Kimseye söyleyemeyeceğimiz dertleri bile her şeyi duyan ve bilen, her şeye gücü yeten Allah’a arz etmek, ondan yardım dilemekten büyük şifa ve çare kaynağı olabilir mi?

Allah’ın rahmetinden ümidini keserse insan, işte asıl o zaman kendine güvenini yitirmiş, kötü bir vicdana sahip olarak mahvolmuş demektir.

Kişi oruçlu olduğunun sürekli farkında olarak yemek-içmekten uzak durup farkındalığını artırdıkça bu durum günlük hayatta dikkat ve yoğunlaşma zorluğu çekenlerin dertlerine de derman olur.

Oruç, stres, endişe, gerginlik gibi problemlerde de rahatlama ve iyileşme gerçekleştirir. Aynı zamanda aç kalan mideden salgılanan açlık hormonları beynin öğrenme ve hafıza bölümünü pozitif etkilemektedir. Gelişen yeni sinir hücrelerinin dikkat sorunları, bunama, parkinson gibi hastalıkların oluşmasını da engellediği saptanmıştır.

Oruçlu insan öfkesine çok daha kolay hâkim olur. Hatta kendisini kızdıran kişiye “ben oruçluyum,” diyerek, karşılık vermemesi tavsiye edilmiştir. Oruç ibadeti ile insanların kişiliklerindeki aşırılıkları dengeleyerek, insanlara ve olaylara farklı bakış açısı ile daha duyarlı, saygılı, sabırlı, affedici ve merhametli bakabileceği uzmanlarca vurgulanmaktadır.

Bizler Yüce Allah’ın emirlerini şeksiz-şüphesiz yerine getirmekle sorumluyuz. Yüce Allah’ın her emri içerisinde nice hikmetler barındırmaktadır. Rabbim Ramazanı Şerif vesilesiyle rızasını kazananlardan olabilmeyi, Kadir Gecesi’ni idrak edip sağlık-afiyet içerisine bayrama ulaşmayı cümlemize nasip eylesin niyazıyla “Hayırlı Ramazanlar”

Kalınız sağlıcakla…