Olmak ya da Olmamak !

319 0

Kişisel gelişim söz konusu olduğunda “başarı” kelimesi mutlaka geçer. Başarı dendiğinde insanların aklına gelen ve genel kabul gören algı; kallavi unvanlar, çok para kazanmak ve refah seviyesi yüksek bir hayat olabiliyor. Bu da olabilir fakat “başarı” daima özneldir ve kişilerin ona yüklediği manayla ve bilinç düzeyi ile alakalıdır.

Bir kişi için başarı çok para kazanıp güzel bir hayat yaşamayı istemek olabilirken, diğeri için sessiz, sakin, huzurlu ve mütevazı bir hayat yaşamayı istemek olabilir. Ve emin olun o insana göre huzurlu ve sakin bir hayat yaşayabilmesi de bir başarıdır. O yüzden “başarı” dendiğinde kavramla çatışmadan neyi başarmak, niye başarmak ve kime göre neye göre başarmak üzerine düşünmek onu materyalist bir algıdan çıkarır ve başarıya olan bakış açımızı değiştirir. Bu genel bakış açısını kazandığımızda ise neyi başarmamız gerektiğine de yine genel bir kanıyla varmamız gerekiyor. O da şu ki insanın, ihtiyacı olan şeyin ne olduğunu bulmayı başarmasıdır; evet bu da bir başarıdır.

İnsanlar amaçlarına ulaşmaya çalışırken potansiyel ve performansları arasında bir engel söz konusu ise bu büyük oranda kişinin motivasyonu ile alakalıdır. Kişiye göre değişen motivasyon odaklarının değişmeyen temel kavramı ise ihtiyaçlardır. Her insanın yaşam hikâyesi, mizacı, kişiliği, dünya modeli, hayata bakış açısı farklıdır; fakat ihtiyaçları aynıdır. Tüm insanlar hayatta kalmak, çoğalmak, güvende ve sağlıklı olmak, sevmek ve sevilmek, saygı görmek, iç huzura ulaşmak ve mutlu olmak ister. Bunlar en temel insani ihtiyaçlardır ve ancak kişi bir ihtiyacını giderdiğinde başka bir ihtiyacı için güdülenebilir.

Örneğin aç bir insanın öncelik sırası yemek bulmaktır, bilinç o an yemek için güdülenir çünkü hayatta kalması gerekiyor. Güvende hissetmeyen insan sevgiyi aramaz, çünkü güvende olmak için güdülenir. Sevgi ve aidiyet duygusu yaşamamış bir insan kimlik ve saygınlık aramaz çünkü sevgi ve aidiyet için güdülenir. Saygınlık görmeyen kişi kimlik ötesine geçemez ve kendini gerçekleştirmek için güdülenemez. Daima giderilen bir ihtiyaç, başka bir ihtiyaç için kapı aralamış olur ve bu döngüseldir.

Rutin dediğimiz gündelik hayatta ihtiyaçlarımızın ne kadar farkındayız bunu hiç düşündük mü? Ev, iş, okul, sosyal hayat; her şey yolunda olsa dahi bazen bir şeylerin eksik olduğunu ve bu eksikliğin getirdiği mutsuzluğu hissedebiliriz. Eğer ne istediğimizi, daha somut bir şekilde neye ihtiyacımızın olduğunu bilmiyor isek biraz zihinsel dağınıklık yaşıyor olabiliriz. Bu anlamdaki dağınıklığı gidermek ve asıl ihtiyacımızın ne olduğunu öğrenmek için ihtiyaçlar hiyerarşisinde henüz hangi kategoride olduğumuzu keşfedersek, kişisel gelişimimiz için önemli bir adım atmış oluruz.

İhtiyaçlar hiyerarşisi insanların belirli kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşılamalarıyla, kendi içlerinde bir hiyerarşi oluşturan daha üst ihtiyaçları tatmin etme arayışına girdiklerini ve bireyin kişilik gelişiminin, o an için baskın olan ihtiyaç kategorisinin niteliği tarafından belirlendiğini söz konusu etmektedir. Buna göre kişilik kategorileri kendi aralarında bir dizilim oluştururlar ve her ihtiyaç kategorisine bir kişilik gelişme düzeyi karşılık gelir. Birey, bir kategorideki ihtiyaçları tam olarak gideremeden bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine, dolayısıyla kişilik gelişme düzeyine geçemez. Buna göre kategoriler varlıkların yaşamsal önceliklerinden ruhsal ihtiyaçlarına göre sıra alır.

Fizyolojik ihtiyaçlar kategorisi; burada açlık, susuzluk ve buna benzer temel yaşamsal ihtiyaçlar. Tüm ihtiyaçlar içerisinde en önemli olan ihtiyaç fizyolojik ihtiyaçlardır. “Fizyolojik ihtiyacını gidermemiş bir kişi için diğer ihtiyaçların bir önemi yoktur. Aç veya susuz olan bir kişi, başka bir şey için güdülenemez.

Güvenlik ihtiyacı kategorisi; dış faktörlerden kaynaklı tehlikelerden korunma. Çünkü bir canlı hayatta kalmayı başardıktan sonra, güvenli ve huzurlu bir hayat sürebilmeli. Bu ihtiyaç, korunma, barınma, kural ve yasalara uyma gibi gereksinimlere dayanmaktadır ve buna bağlı olarak kişi korku ve kaygısını azaltacaktır. İnsan tehlikelere karşı savunmadadır ve sahip olduğu şeyleri korumaya yönelik bir güdüye sahiptir.

Sosyal ihtiyaçlar kategorisi; aidiyet, sevgi, kabul görme, sosyal yaşam vb. ihtiyaçlardır. Birey hayatta kalmayı ve güvende olmayı başardıktan sonraki en temel ihtiyacı, yakın arkadaşlıklar ve dostluklar kurmak, belirli gruplara ait olmak, onlarla ortak hedefler doğrultusunda çalışmak. Başkalarıyla birlikte yaşama, başkaları tarafından kabul görme, arkadaşlık, sevme ve sevilme gibi sosyal ihtiyaçlar insanlar için önemlidir. Aile kurma ve etrafındaki kişilerle duygu alışverişinde bulunmak insanlar için sosyal ihtiyaçtır.

Değer verilme ve saygınlık ihtiyacı kategorisi; statü, başarı, itibar, tanınma. Ayrıcalıklı ve başarılı olma hissi. Toplumdaki yerimizin ve değerimizin diğerlerince görüldüğü, fark edildiği, önemsendiği hissi. Bağımsızlık duygumuz, kendimize güvenmemiz ve özgürlük arayışımız da buradan gelir. Başkaları tarafından değer görmek, kişinin de kendine güven duymasına ve başarılı olabileceğine yönelik bir inanç geliştirmesine neden olmaktadır. Başarı, statünün göstergesi olarak kabul edilmektedir ve başarmışlık hissi değer verilme ihtiyacını karşılamak için oldukça önemli kabul edilmektedir.

Kendini gerçekleştirme ihtiyacı kategorisi: “Bir insan, olabileceğinin en üstü olmalıdır.” Tüm temel ve psikolojik ihtiyaçların karşıladıktan sonra, bu seviyedeki ihtiyaçların gerçekleşmesidir. Hiyerarşinin en üst basamağıdır; olmak ya da olmamak sarmalında insanın kendisi olmayı başarmasıdır.

Tüm kategorilerdeki ihtiyaçlarını gidererek kendini gerçekleştirme sürecine giren insan ortalama insanlardan daha farklı özelliklere sahiptir. Hayatı; insanları, yaşamı, evreni olduğu gibi kabul eder. Önce içindeki tüm çatışmaları bitirip kendisiyle uyumlanır. Sürekli değişen dünyanın düzenine uyum sağlar, uyum sağlamak elbette her şeyi olduğu gibi kabullenmek demek değil, meseleleri çözümlemek anlamına da gelir.

İnsanlara uyumlanırlar, insanlara uyumlanmak hümanist bir yaklaşımla yapay ilişkiler kurmak demek değil, ayrıca tüm insanları sevecek anlamında da değil, uyumlanır ve başkalarının hayatına saygı gösterir. Hedefine ulaşmak için çaba gösterir; bilir ki yokuş çıkmadan zirveye varılmaz, o yüzden tüm yokuşu ve zorlukları kabullenir. Tüm virajlarına, tümseklerine, tehlikesine rağmen yol almazsa hedefe ulaşılmayacağını bilir ve yolu kabullenir; önce kabullenir sonra çözümler. Bağımsızdır; bağımsız insan önce kendi egosunun hapsinden kurtulur. Kendini çevresinde ve çevresindeki insanların merkezinde görmez. Hayatın akışının farkındadır, o akışta kaybolup gitmez, kendine daima hata payı verir, çünkü kendisinin dahil kimsenin mükemmel olmadığını bilir.

Kendisinin farkındadır, kişilere ve eşyalara bağımlı değildir. Dünyanın düzeni onu ne kadar dönüştürmeye çalışsa da o hayatla savaşmaz, hayat ona teslim olur. Düşüncelerini hiçbir ideolojiye teslim etmez, herhangi bir ideolojinin de onun kişiliğinin önüne geçmesine izin vermez. Kimliklere tutunmaz, kendisi olarak kendi düşünceleriyle var olur. Kendi değerlerine sahip çıkar, çünkü bir yaşamın değerlerle örtüşmediğinde mutlu olunamayacağını bilir.  Değerler söz konusu olduğunda en motive edici unsur manevi güçtür, kendini gerçekleştirmiş insan bu bilince sahiptir ve yaşamını bu döngüde tutmaya çalışır.

                                                                                                        Seyhan Genç

                                                                                      Eğitmen-Yazar- NLP Trainer